Anjiografik ASD/VSD/PDA/Fistül (Doğuştan Kalp Delikleri) Kapama Tedavisi
Kalp, yaşamın merkezidir. Vücudun her noktasına oksijen taşıyan bu organın yapısal olarak sağlıklı olması hayati önem taşır. Ancak bazı bireylerde kalp doğuştan küçük yapısal bozukluklarla dünyaya gelir. Bu bozukluklar arasında en sık karşılaşılanlardan biri de doğuştan kalp delikleri olarak bilinen “septal defektler”dir.
Kalbin odacıkları arasında olması gereken duvarlarda delik ya da açıklık bulunması, kalp içi kan akımını bozar. Bu durum kalbin fazla çalışmasına, zamanla büyümesine ve solunum sorunlarına neden olabilir. Eskiden bu tür delikler yalnızca açık kalp ameliyatlarıyla tedavi edilebilirdi. Fakat modern tıbbın gelişimi sayesinde artık anjiografik (kateter yoluyla) kapama yöntemleriyle, cerrahiye gerek kalmadan bu problemler başarıyla tedavi edilebilmektedir.
Doğuştan Kalp Delikleri Nedir?
Kalp, iki kulakçık (atriyum) ve iki karıncıktan (ventrikül) oluşan dört odacıklı bir organdır. Bu odacıklar arasındaki duvarlara “septum” adı verilir. Septumlar, oksijenli ve oksijensiz kanın birbirine karışmasını önler. Ancak bazı kişilerde bu duvarlar doğuştan tam kapanmaz veya damar bağlantıları normalden farklı şekilde gelişir.
Bu yapısal bozukluklar genel olarak “doğuştan kalp delikleri” olarak adlandırılır ve en yaygın türleri şunlardır:
-
ASD (Atrial Septal Defekt): Kalbin üst odacıkları (kulakçıklar) arasındaki duvarda açıklık bulunması durumudur.
-
VSD (Ventriküler Septal Defekt): Kalbin alt odacıkları (karıncıklar) arasındaki duvarda delik olmasıdır.
-
PDA (Patent Duktus Arteriozus): Doğumdan sonra kapanması gereken aort ile akciğer atardamarı arasındaki damarın açık kalmasıdır.
-
Fistül: Kalp içi veya kalp damarları arasında normalde olmaması gereken anormal bağlantıların bulunmasıdır.
Bu defektlerin boyutu, yeri ve kalbin işleyişine etkisi hastadan hastaya farklılık gösterir. Küçük delikler bazen kendiliğinden kapanabilirken, orta ve büyük boyuttakilerde tedavi kaçınılmaz hale gelir.
Doğuştan Kalp Delikleri Hangi Şikâyetlere Yol Açar?
Doğuştan kalp delikleri genellikle çocukluk döneminde fark edilir; ancak bazı küçük defektler erişkin yaşa kadar belirti vermeyebilir. Belirtiler çoğu zaman kalpteki delik büyüdükçe ortaya çıkar.
Hastalar genellikle çabuk yorulma, nefes darlığı, çarpıntı, sık tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, gelişme geriliği ve göğüs ağrısı gibi şikayetlerle doktora başvurur. Muayenede üfürüm (kalpte anormal ses) duyulabilir.
Uzun süre tedavi edilmeyen defektler, kalp büyümesi, kalp yetmezliği, ritim bozukluğu ve akciğer basıncında artış (pulmoner hipertansiyon) gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi hayati öneme sahiptir.
Anjiografik Kapama Yönteminin Ortaya Çıkışı
Geleneksel olarak, kalp deliklerinin kapatılması açık kalp ameliyatı gerektirirdi. Bu tür ameliyatlar genel anestezi, uzun hastane yatışı ve iyileşme süreci anlamına gelirdi. Ancak günümüzde kateter bazlı (anjiografik) kapama teknikleri, bu tedavi sürecini tamamen değiştirmiştir.
Anjiografik yöntem, kalbe ulaşmak için büyük bir cerrahi kesi yerine kasık toplardamarından girilerek, ince bir kateter yardımıyla kalbin içine ulaşmayı sağlar. Geliştirilen özel kapama cihazları sayesinde delikler anjiografi eşliğinde kapatılır.
Bu işlem cerrahi olmayan, minimal invaziv bir yöntemdir. Hastalar çoğu zaman birkaç saat içinde ayağa kalkar, ertesi gün taburcu edilir. Kalp yapısına uygun olarak seçilen cihazlar kalıcı olur ve vücutla uyumlu materyallerden üretilir.
ASD (Atrial Septal Defekt) Kapama
Atrial septal defekt, doğuştan kalp delikleri arasında en sık rastlanan türlerden biridir. Bu defektte, kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasında anormal bir açıklık bulunur. Normalde oksijenli ve oksijensiz kan birbirine karışmazken, ASD varlığında sol kulakçıktaki yüksek basınçlı oksijenli kan sağ tarafa geçer.
Bu durum, kalbin sağ tarafının aşırı yüklenmesine ve zamanla genişlemesine yol açar. Uzun vadede kalp yetmezliği ve ritim bozuklukları gelişebilir.
Anjiografik ASD kapama işleminde, kasık toplardamarından ince bir kateter ilerletilerek kalbe ulaşılır. Anjiografi ve ekokardiyografi eşliğinde defektin boyutu ölçülür ve uygun boyutta “şemsiye” benzeri bir cihaz seçilir. Bu cihaz iki taraflı disk şeklindedir; septumun iki tarafına yerleşerek deliği mekanik olarak kapatır.
İşlem ortalama 30–45 dakika sürer, genel anestezi gerektirmez ve hasta çoğunlukla ertesi gün normal yaşamına döner. Başarı oranı %98’in üzerindedir.
VSD (Ventriküler Septal Defekt) Kapama
Ventriküler septal defekt, kalbin alt odacıkları (karıncıklar) arasındaki duvarda açıklık bulunmasıdır. Bu defekt, kalpte oksijenli ve oksijensiz kanın karışmasına neden olur. Kalp daha fazla çalışmak zorunda kaldığından, özellikle bebek ve çocuklarda büyüme geriliği, nefes darlığı ve tekrarlayan akciğer enfeksiyonları görülebilir.
VSD kapama işlemi, anatomik olarak ASD’ye benzer bir prensiple gerçekleştirilir. Anjiografi rehberliğinde defektin yeri belirlenir ve uygun cihazla kapatılır. İşlem, kasıktan girilen kateter aracılığıyla kalp içi basınçlar ve akım yönleri gözlemlenerek yapılır.
Eskiden yalnızca cerrahiyle tedavi edilebilen VSD, artık uygun hastalarda anjiografik olarak da kapatılabilmektedir. Bu yöntem, özellikle kas içi (müsküler) VSD’lerde son derece etkilidir. Cerrahiye göre çok daha az risklidir, hastanın göğsü açılmaz ve iyileşme süreci kısadır.
PDA (Patent Duktus Arteriozus) Kapama
Anne karnında bebeğin akciğerleri çalışmadığı için, akciğer atardamarı ile aort arasında “duktus arteriozus” adlı doğal bir bağlantı bulunur. Bu kanal, doğumdan kısa süre sonra kapanmalıdır. Ancak bazı bebeklerde bu kapanma gerçekleşmez ve Patent Duktus Arteriozus (PDA) adı verilen durum ortaya çıkar.
Aorttan akciğer damarına anormal kan geçişi olduğunda, akciğerlerde basınç artışı ve kalp yüklenmesi meydana gelir. Uzun dönemde kalp yetmezliği gelişebilir.
Anjiografik PDA kapama tedavisi, bebeklerde ve çocuklarda yaygın olarak uygulanır. İşlem sırasında kasık damarından girilerek PDA’ya ulaşılır ve özel bir kapama cihazı (genellikle “coil” veya “plug”) yerleştirilir. Bu cihaz, kan akışını tamamen durdurarak duktusu kapatır.
İşlem sonrası bebekler genellikle 24 saat içinde taburcu edilir. Başarı oranı oldukça yüksektir ve komplikasyon oranı son derece düşüktür. Günümüzde PDA kapama, minimal invaziv kalp tedavilerinin en başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Fistül Kapama
Kalpte veya kalp damarları arasında normalde olmaması gereken bağlantılara “fistül” denir. Bu anormal kanallar, kalbin bir bölümünden diğerine kontrolsüz kan geçişine neden olur. Fistüller kalp içi basınçları bozabilir, akciğer damarlarında yük artışına ve kalp kasında yorgunluğa yol açabilir.
Fistül kapama işlemi, genellikle anjiografi eşliğinde özel mikrokateterler kullanılarak gerçekleştirilir. Girişimsel kardiyolog, fistülün kaynağını ve çıkış noktasını belirledikten sonra uygun tıkaç (coil veya kapama cihazı) yerleştirir.
Bu işlem, cerrahi girişime kıyasla çok daha az risk taşır. Hastalar aynı gün taburcu olabilir ve işlem sonrası kalp fonksiyonları kısa sürede normale döner. Özellikle koroner arter fistüllerinde bu yöntem hayat kurtarıcıdır.
Anjiografik Kapama İşleminin Avantajları
Anjiografik kapama yöntemlerinin en büyük avantajı, kalbi açmadan ve cerrahi kesi yapmadan doğuştan gelen yapısal bozuklukları tedavi etmesidir. Bu sayede hem fiziksel travma hem de iyileşme süresi minimuma iner.
İşlemler lokal anestezi altında gerçekleştirilir, hastalar çoğu zaman bir gün içinde evine döner. Göğüs kafesi açılmadığı için yara izi olmaz, enfeksiyon riski son derece düşüktür. Ayrıca hastalar kısa sürede günlük yaşamlarına, hatta çocuklar okullarına geri dönebilir.
Cihazlar vücutla tamamen uyumlu maddelerden üretildiği için reddedilme riski yoktur. Uzun vadede kalp ritminde veya fonksiyonlarında bozulma görülmez. Başarı oranı yüksek, komplikasyon oranı düşüktür. Bu nedenle, günümüzde ASD, VSD, PDA ve fistül gibi doğuştan kalp deliklerinde ilk tercih edilen tedavi yöntemi haline gelmiştir.
İşlem Sonrası Takip Süreci
Anjiografik kapama işlemi sonrası hastalar kısa bir gözlem sürecinin ardından taburcu edilir. Doktor kontrolünde yapılan ekokardiyografi, cihazın doğru yerleştiğini ve kan akışının durduğunu doğrular.
İlk birkaç hafta boyunca düşük doz kan sulandırıcı ilaçlar kullanılabilir. Bu, cihazın çevresinde pıhtı oluşumunu önler. Zamanla cihaz kalp dokusuyla bütünleşir ve kalıcı hale gelir.
İlk 6 ay düzenli doktor kontrolü önerilir. Sonrasında yıllık takiplerle kalp fonksiyonlarının izlenmesi yeterlidir. Çoğu hasta, işlemden sonra tamamen normal bir yaşam sürebilir, spor yapabilir, hamile kalabilir ve ilaçsız bir hayat sürdürebilir.
Kimler İçin Uygun Değildir?
Her doğuştan kalp deliği anjiografik yöntemle kapatılmaya uygun olmayabilir. Çok büyük defektler, çevresinde yeterli doku desteği olmayan delikler veya ek kalp anomalisi bulunan hastalar için cerrahi yöntem tercih edilebilir.
Ancak bu gruplar toplam hasta sayısının küçük bir bölümünü oluşturur. Gelişen teknolojiyle birlikte, daha önce cerrahi gereken birçok vakada artık anjiografik yöntem güvenle uygulanabilmektedir.
Küçük Bir Kateter, Büyük Bir Değişim
Anjiografik ASD, VSD, PDA ve fistül kapama tedavileri, kalp cerrahisinde çığır açan yenilikler arasında yer alıyor. Artık doğuştan gelen kalp delikleri, büyük ameliyatlara gerek kalmadan, sadece birkaç saatlik bir işlemle kapatılabiliyor.
Bu yöntem, hem çocuklar hem de erişkinler için güvenli, etkili ve konforlu bir tedavi imkanı sunuyor. Hastalar cerrahi travmadan korunurken, kısa sürede normal yaşamlarına dönebiliyor.
Günümüzde gelişmiş merkezlerde uygulanan bu işlemler, kalp sağlığını korumanın modern yüzü haline geldi. Eğer sizde veya çocuğunuzda doğuştan kalp deliği tespit edildiyse, mutlaka girişimsel kardiyoloji alanında deneyimli bir uzmandan değerlendirme alın. Çünkü artık kalp sağlığını korumak, büyük ameliyatlara değil; küçük bir kateterin sağladığı teknolojiye emanet.